Tuma Çelik yazdı; Bilinmeze Doğru Yolculuk

  • 28 Şubat 2020 08:48 | Son Güncellenme: 26 Temmuz 2020 11:48

             Bilinmeze Doğru Yolculuk

Türkiye bilinmeze doğru gidiyor. Yazının en sonunda, sonuç olarak yazmam gereken cümleyi en başta söylüyor ve tekrar yazıyorum; Türkiye bilinmeze doğru gidiyor. Anlatayım;

Siyaset tam anlamıyla sıkışmış. Gerçi Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte oluşturulan Erdoğan liderliğindeki hükümetin Meclis’te bir sayı sorunu yok. Dolayısıyla her istediği kanunu çıkarabiliyor. Ancak çıkardığı her kanun fazla geçmeden toplumda sorgulanıyor. Ardından da ya çıkarılan kanun işlevsizleştiriyor, ya değiştiriliyor ya da tamamen ortadan kaldırılıyor. Yani aslında meclisteki AKP çoğunluğu üstten gelen her emre riayet etmesine rağmen işe yaranamayan pasif bir konuma düşüyor.

Ekonomideki kötü gidişat durdurulamıyor. Son dönemde sürekli daralan Türkiye’nin ekonomisinin ayakta durabilmesi ve dış baskılara direnebilmesi için son dönemde iktidar tarafından çok ciddi müdahaleler ve manipülasyonlar yapılıyor. Devlet tarafından sürekli sübvanse edilen ekonomi ortaya çıkan negatif göstergelerin görülmemesi için bin bir dereden su getiriliyor.

İktidarın elindeki yandaş medya bu anlamda birçok yeni yöntem icat ederken, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) de enflasyon, işsizlik ve daha birçok konudaki verileri güzel göstermek için yeni hesaplama teknikleri geliştiriyor. Ama bütün bunlara rağmen mesela Türkiye’de ciddi yatırımları bulunan Mercedes-Benz’in Türkiye’ye ilişkin 2020 Euro kuru’na ilişkin beklentisini; 1,- € = 8,20 TL olarak göstermekten alıkoyamıyor.

Bunun yanında Türkiye ekonomisine çok büyük bir yük ekleyen çatışma ve savaş politikaları her gün biraz daha çoğalıyor. Kürt sorununa ilişkin çözümü silahların gölgesinde gören iktidar Suriye’den sonra Libya’da da savaş odaklı politikalarda ısrar ediyor. Tabi bütün bu politikaları yürütebilmek için ciddi bir ekonomik gereksinime ihtiyaç duyuluyor.

Uluslararası ilişkiler tamamen kopmuş. Türkiye uzun zaman sahip olduğu coğrafik konumun sağladığı avantajları kullanarak, uluslararası siyaset içerisinde güçlü olmaya çalıştı. 1950’li yıllardan sonra NATO içine girerek bu coğrafik durumunun getirdiği avantajları en üst düzeyde tuttu. Soğuk savaşın sona erdiği askeri ve siyasi dengelerin değişmesi sonrasında Türkiye bu coğrafik konumuna güvenerek siyaset yapmaya ve uluslararası dengele içerisinde kendine yer bulmaya çalıştı. Özellikle Suriye’de yaşanan ve birçok parametresi olan savaşta bu konumunu kullanmaya çalışan Türkiye şu anda tarihinde olmadığı kadar zor durumda bulunuyor.

Amerika’nın Suriye’de yürüttüğü politikalara tepki olarak Rusya’ya yanaşan Türkiye şu anda Libya ve İdlib (Suriye) nedeniyle Rusya ile çok ciddi sıkıntıları bulunuyor. Kuzey-Doğu Suriye’deki yapılanma ve ABD Başkanı Trump tarafından açıklanan İsrail-Filistin Barış Planı nedeniyle Amerika ile sorun yaşayan Türkiye, FETO üzerinden de Avrupa Birliği’nin motoru olan Almanya ile sıkıntılar yaşıyor.

Özellikle Ortadoğu’da kendini en büyük güç sayan ve bu güçle Ortadoğu siyaseti içerisinde belirleyici olmaya çalışan Türkiye bugün Ortadoğu’daki hiçbir devletle sağlıklı bir ilişkisi bulunmuyor. Düşünebiliyor musunuz; ayakta durmasının tek koşulu Türkiye olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bile Erdoğan liderliğindeki Türkiye ile köprüleri atmış durumda. Gerisini artık siz düşünün.

Darbe söylentileri. Türkiye’nin siyasi tarihini bilenler, darbe söylentilerinin ne zaman ortaya çıktığını ve bu konudaki tartışmaların ne zaman yapılmaya başladığını çok iyi bilirler. Toplumda bir belirsizlik ortaya çıktığında veya geleceğe ilişkin umutlar azalmaya başladığında hemen darbe söylentileri/tartışmaları herkesin dilinde dolaşmaya başlar.

Gönümüzde de toplumun büyük bir kesimi, şu anda yaşanan sorunlara işbaşındaki iktidarın cevap olabileceğine olan inancını yetirmiş durumda. Hatta bazı kesimler yaşanan karmaşa ve sorunların iktidardaki siyasi güç tarafında yapıldığını ve dolayısıyla çözmek için çaba sarf etmek bir yana sorunları daha da derinleştireceği kaygısını taşıyor. Dolayısıyla da birilerinin bu iktidara dur demesi, raydan çıkarılan ülkenin tekrar eski ayarlarına döndürülmesi gerektiğini ve bunun da ancak bir darbeyle yapılmasının mümkün olduğunu düşünüyor.

Bu arada Türkiye’de darbe olasılığına ilişkin tartışmaların sadece iç kamuoyu tarafından yapılmadığını, Amerika’daki askeri-siyasi çevreler tarafından da benzer tartışmaların yapıldığını hatırlatalım; Amerika’da bulunan çok eski ve ciddi bir düşünce kuruluşu olan RAND, Pentagon için hazırladığı 277 sayfalık bir raporda, önümüzdeki süreçte Türkiye’de bir darbe olasılığının bulunduğunu yazdı.

İktidar çevreleri Amerika’da hazırlanan bu raporun kasıtlı olduğunu ve aslında birilerine verilmiş bir “darbe yapın” talimatı olduğunu söylüyor. Lakin iktidarın en tepesinde bulunan kişi ile kimi emekli askeri çevreler arasında yaşanan tartışmaları görmezden geliyor ve toplumdaki tartışmaları yok sayıyor.

Kim bilir belki Amerika’daki bazı kurumlar gerçekten düğmeye basmış ve birilerine talimat vermiştir. Ama bu durum Türkiye’de bilinmeze doğru bir yürüyüşün başladığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Çünkü Türkiye’de şu anda birçok konuda gerçekten çok ciddi bir tıkanıklık yaşanıyor. Bu tıkanıklıkların çok büyük bir kısmına ilişkin çözüm önerileri geliştiren HDP ise yok sayılıyor.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ