Mardin Barosundan açıklama; Dini değerlere saldırmışız gibi gösteriliyoruz

Mardin Barosu, kimi yerel gazeteler tarafından Ankara ve Diyarbakır Barolarına açılan soruşturmalara tepki gösterdiği açıklamasının çarpıtılmasına tepki gösterdi.
Mardin Barosu, Mardin’de yayın yapan kimi yerel gazeteler tarafından açıklamasının çarpıtılmasına tepki gösterdi. Mardin Barosu’nun Ankara ve Diyarbakır Barolarına açılan soruşturmalara tepki gösterdiği açıklama “dini değerlere hakaret” edildiği şeklinde çarptırılırken, baro yaptığı ikinci açıklamada, bir önceki açıklamanın çarpıtıldığını belirterek, Anayasa’nın ilgili maddelerine atıf yaptı.
Barodan yapılan açıklamanın tam metni şöyle;
“24.04.2020 tarihinde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın cuma namazı öncesi vermiş olduğu hutbede: “İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi. Yılda yüz binlerce insan gayri meşru ve nikahsız hayatın İslami literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor. Geliniz, bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.”şeklindeki beyanlarına yönelik 26.04.2020 tarihinde Ankara Barosu Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın bu konuşmasını insanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp kitlelere hedef gösterdiği gerekçesiyle eleştirmiş ve bu konuşmayı kınadığını kamuoyuyla paylaşmıştır. Yine aynı tarihte Diyarbakır Barosu da bahse konu beyanlara ilişkin Diyanet İşleri Başkanı’nı ayrımcı ve nefret söylemi içeren ifadelerinden dolayı kınadıklarını kamuoyuyla paylaşmıştır. 27.04.2020 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan açıklamayla Ankara Barosu hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 216/3 maddesi kapsamında, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama suçundan re’sen soruşturma başlatılmış 28.04.2020’de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı bahse konu basın açıklaması nedeniyle Diyarbakır Barosu hakkında soruşturma başlatmıştır.
Ankara ve Diyarbakır Barolarının yapmış oldukları açıklamaların, Uluslararası mevzuat ve Anayasa’da güvence altına alınan “düşünceleri serbestçe açıklamak ve yaymak özgürlüğü” ve Avukatlık Kanunun 76. Maddesinde baroların nitelikleri arasında sayılan “insan haklarını savunmak ve korumak” kapsamında değerlendirilmeden adli soruşturmalara maruz bırakılmaları Mardin Barosu olarak bizi endişeye sevk etmektedir.
Ulusal ve uluslararası mevzuat düşünce ve ifade hürriyetini güvence altına almıştır ve baroların açıklamaları da bu minvalde değerlendirilmelidir. Buna göre:
• Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesine göre: Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar.
• Türkiye Cumhuriyeti’nin de üyesi olduğu Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. Maddesine göre: Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.
• Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 25. Maddesine göre: “Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz”
Bu düzenlemeler ışığında ifade özgürlüğü, sadece memnuniyetle karşılanan, zararsız veya önemsiz sayılan, insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak saldırgan, şok edici, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler için de uygulanabilmelidir. Düşünceleri açıklama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken bu açıklamaların soruşturmayla hemhal olmasını hukuk açısından garabet olarak değerlendirmekteyiz.
Avukatlık Kanunu 76. maddesi barolara insan haklarını korumak ve savunmak gibi bir yükümlülük yüklemiştir, dolayısıyla her iki baronun Diyanet İşleri Başkanının açıklamalarını nefret ve ayrımcılık yasağı kapsamında değerlendirip insan haklarını koruma ve savunma yükümlülüğüne de dayanarak bu hususta açıklama yapmış oldukları açıktır.
Mardin Barosu olarak gerekçesi ne olursa olsun; bir topluluğu veya bir bireyi din, dil, ırk, sınıf, politik aidiyet, cinsel yönelim gibi nedenlerle nefret objesi haline getiren hiçbir anlayışı kabul etmediğimizin bilinmesini isteriz. Aynı şekilde iddia edilenin aksine dini değerleri aşağılama içermeyen Ankara ve Diyarbakır barolarının yapmış oldukları açıklamaların da düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında ve avukatlık kanunun düzenlediği insan haklarını savunma yükümlülüğü içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Bu gerekçelerle baroların soruşturmaya maruz bırakılmalarını baroların işlevsizleştirilmesine zemin hazırlamak ve düşünceyi açıklama hürriyetine bir müdahale olarak değerlendiriyoruz.
Açıkladığımız nedenlerle, Diyarbakır ve Ankara Barolarıyla dayanışma içerisinde olduğumuzu kamuoyuna saygıyla bildiririz.”