80’ler; ‘Başka bir dünya mümkün’ – RONİ
Bu fotoğraf 1981 yılında Mardin çarşısındaki bir sinemanın önünde çekilmiştir. Fotoğraftan da anlaşıldığı üzere 80 darbesiyle beraber pornografik filmler desteklendi.
Fotoğrafta yer alanlar; askerler, cinsellik, sinema ve emekçi. Sanırım bu kare bizlere 80 dönemini çok yönüyle anlatıyor. Bu kare vesilesiyle kısaca bir şeyler anlatmak istedim.
1980’li yıllara gelmeden önce yani pornografinin desteğinden önce, 1970’lerde çekilen küçük bütçeli arabesk filmlerin sayısında, arabeskin bir kitle kültürü haline gelmesi ile birlikte önemli bir artış olmuştur. 1970’lerde ilk örnekleri görülmeye başlayan 1980’lerde ise özellikle kadın temalı filmlerde ortaya çıkan cinsellik sinemanın yeni konuları arasındadır. 70’lerde, halka arabesk hayatı aşılamayı düşünen sistem 80’lerde sinemaya da bir darbe getirerek pornografik filmleri hayatımıza koymaya başladı. Çünkü arabesk sayesinde insanlar daha bencil ve kendi acısı dışında başka olaylara duyarsız olmaktaydı, melankolik bir toplum oluşmaktaydı. Sonrasında da İnsanları pornografik filmleri alıştırmak istediler çünkü melankoliden tamamen uzaklaşmak yerine anlık uzaklaşmamızı istediler. Yarını düşünmeyen, toplumsal düşüncelerden uzak, sosyal alanlarda yer alamayan insan yaratmak istediler. Çünkü 70’li yıllar devrim rüzgarlarının estiği ve ‘Başka bir dünya mümkün’ diyenlerin dönemiydi. tabii ki de bu rüzgar karşısında sadece psikolojik bir savaş tek yürütülmedi.
12 Mart darbesiyle bastırılan toplumsal muhalefet yeniden yükselir. Halkçı ve devrimci muhalif aydınların ve 1968 kuşağının ışığı sonraki kuşağın da yolunu aydınlatır. Bugün 1978 kuşağı diye adlandırılan 1950-1960 doğumlu birçok genç devrimci, sosyalist düşüncelerle tanışır, sol yapılanmalarda yer alır.
Devrim rüzgarlarının estiği dünyada, sol örgütlerin sayıları da etki alanına aldığı insan sayısı da hızla çoğalıyor, seslerini sokakta duyurmaya çalışıyordu. Sosyalistlerin, devrimcilerin etkilediği geniş halk yığınlarının, emekçilerin, sendikaların ve üniversite gençliğinin yükselttiği toplumsal geniş bir muhalefet vardı. Bunlara karşı olarak da devlet; gayrı resmi militarist güçlerini, silahlı antikomünist sivil örgütleri sokağa sürmüştü. Kontrgerilla ve kullandığı derin/karanlık yapılar bütün güçleriyle halkın, emekçilerin ve sosyalist üniversite gençliğinin karşısına çıkarılmıştı. Devleti yönetenlerin yarattığı siyasal ve ekonomik istikrarsızlık da gerginliği körüklüyordu.
Ülke en küçük hücresine kadar iki kampa bölünmüştü. Bir yanda ‘başka bir dünya mümkün’ diyen sosyalistler ve etkilediği geniş halk yığınları, emekçiler, gençler; diğer yanda devletin asker/polis silahlı militarist güçleri ve kontrgerillalar.
50 yıldır çok mu şey değişti diye düşünüyorum. Görüntüler, isimler değişmiş olabilir, şekiller de değişebilir ama aslında her şey aynı şekilde devam ediyor. Sinemalarımızda, televizyonlarımızda gerçeklikten uzaklaşmış seyirler görüyoruz. Yabancı sinemada erotik sahneler olmazsa olmazken, yerli sinemada da devleti yüceltmek vazgeçilmez bir durum. 50 yıldır hiç değişmeyen bir zihniyet. 50 yıl önce ‘Başka bir dünya mümkün’ diyenler, isim ya da kişi değişikliği için muhalif olmadılar. Halen devam ettiği gibi siteme ve zihniyete karşı bir muhalif güçtür ‘Başka bir dünya mümkün’ diyeler. Kendisini yücelten devlet; katlettiği insanları ve hayatlarını elinden aldığı insanları her zaman yasakladı, ötekileştirdi ve toplumun derin bir uykuya dalmasını istedi.
RONİ
Fotoğraf: Antoloji Mardin